‘Cumhuriyeti kuranların modeli yeter’

26 Ağustos 2008 Salı

‘Cumhuriyeti kuranların modeli yeter’

İş Bankası Genel Müdürü Özince, Türkiye’nin geçmişinde ekonomiyle ilgili ne kadar iş yapıldıysa bunların Cumhuriyet döneminde olanlarının Türkiye’yi bugünkü noktaya getirdiğini belirtti. FOTOĞRAF: ERHAN?SEVENLER /?AA
YAZDIR | YOLLA
26/08/2008

Ersin Özince, ‘Cumhuriyeti kuranlar İş Bankası için nasıl bir model öngörmüşlerse, kamu bankalarının özelleştirmesinde de bu uygulanabilir. İş, kamu bankası değildir ama daima kamuya ait gibi düşünülür’ dedi

İSTANBUL - Kamu ve özel bankalar arasındaki kalan tüm farkların kaldırılması gerektiği düşüncesinde olduğunu belirten İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, kamu bankalarının, çok daha özerk yapılara kavuşturulması gerektiğini ve bunun, onları İMKB’ye kayıtlı hale getirerek olabileceğini söyledi.
Özince şunları kaydetti: “Bunların özelleştirilmesinde mutlaka daha özgün yöntemler seçilmesi gerektiği kanaatindeyim. Cumhuriyeti kuranlar İş Bankası için nasıl bir model öngörmüşlerse, kamu bankalarının özelleştirmesinde de bu uygulanabilir kanaatindeyim. Bugün İş Bankası 84’üncü yaşında dünyanın 86. bankası konumuna kolektif sermaye yapısıyla gelmiştir. Kamu bankası değildir, ama kamuya ait gibi daima düşünülür... Halka aittir, çalışanları en büyük paydaşıdır.”

‘Başka modele gerek yok’
Ersin Özince şöyle devam etti: “Bu modeli Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar kurmuştur, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere... Dünya çapında başarı sağlamış bir modelimiz varken başka yerde model aramaya da bence hiç gerek yok. Bu söylediklerim tamamen pragmatiktir. Modeli Türkiye’de mevcuttur ve böyle bir sahiplik modeliyle de ben kamu bankalarımızın veya kalan özelleştirilmemiş bankaların çok daha başarılı olabileceğine de inanıyorum.” Ersin Özince, Türkiye’nin geçmişinde ekonomiyle ilgili ne kadar iş yapıldıysa bunların Cumhuriyet döneminde olanlarının Türkiye’yi bugünkü noktaya getirdiğini belirterek, bunda Cumhuriyet dönemindeki ulusal sanayiyi, müteşebbisi ve ekonomiyi kurma, destekleme fikrinin etkin olduğunu söyledi.
Özince, bankacılıkta da sigortacılıkta da diğer alanlarda da mutlaka ulusal sermayeli şirketlerin, ülke coğrafyasının yanı sıra yöre coğrafyasında gelişmesinin devlet politikası olması gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
“Mutlaka Türkiye, bu yörenin para ve sermaye açısından en cazip ülkesi olmalıdır. Bunun için de ulusal tasarruflar muhakkak sermayeye dönüşebilmelidir.
(Ulusal tasarruf yoktur, yurtdışından sermaye getirmek lazımdır) düşünceleri son derece yanlıştır, sığ değerlendirmelerdir. Bugün Türkiye’de güven ve istikrar ortamı artırıldığında, gerekli önlemler uygulandığında yalnızca kayıt dışının azaltılmasından, yalnızca yurtdışındaki Türklere ait bankacılık muamelelerinin ve tasarrufların yurda cezbedilmesinden, bugüne kadar yabancı yatırımcıdan kazanıldığı söylenen tutarların onlarca katı sağlanır.

‘Ulusal sermaye şart’
Türkiye’de verimli bir yönetimle devlet yapısında dahi daha çok tasarruf sağlanabileceği, vergisel uygulamaların çağdaşlaştırılması, vergide adaletin ve yaygınlığın sağlanmasıyla çok ciddi tasarruflar yapılabileceği kanaatindeyim.” Bir ülkenin dünya rekabetine ayak uydurabilmesi için kendi sermayesi olmadan hiçbir yere varmasının mümkün olmadığı görüşünü ifade eden Özince, “Başkasının sermayesiyle bir yere kadar geçici başarılar kazanabilirsiniz. Malınızı satarsanız alacak her zaman, alıcı her zaman çıkar, her zaman bir fiyat veren olur” dedi.
Ersin Özince, özelleştirmeye karşı olmadığını, sadece Türk sermayesinin, sermayedarının daha güçlü olmasını arzu ettiğini ifade ederek, “Ulusal sermaye olmadan hiçbir başarı olmayacaktır.
Uluslararası sermayeyi de kendi ülkemizde, kendi borsalarımıza kote hale getirme başarısını gösterebilirsek çok daha iyi olur kanısındayım” diye konuştu.

‘Etki hemen olmaz’
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, ABD’deki mortgage krizine ilişkin olarak, bankacılık sektörünün konsolide olmaya ve bankaların el değiştirmeye devam etmesinin, Türkiye’deki uluslararası sermaye piyasası ve bankacılık yatırımları açısından da etkili olabileceğini vurgulayarak, “Türkiye etkilenmedi diyoruz, ama bu etkilenmenin öyle bir anda ve çok sert bir şekilde olmasını beklemek gerekmediğini de biliyoruz. Bu, daha ziyade nasıl olacaktır, gelişen piyasalara fon akımı yavaşlayacaktır. Hele hele Türkiye gibi kredibilitesi yatırım yapılabilir ülke seviyesinde olmayan, yani reyting notu yatırım yapılır seviyede olmayan, düşük olan ülkelere kaynaklar ve yatırımcılar daha dikkatle yaklaşacaktır” diye konuştu.
Krizin etkisinin artması, yavaşlayan büyüme, artan enflasyon ve ham madde fiyatları gibi koşulların Türkiye’yi olumlu etkilemeyeceğini dile getiren Özince, şöyle devam etti: “Olumlu etkilemeyince bir krize mi işaret eder bu? Hayır. Ama Türkiye belki önceki dönemlerde gördüğü kadar kuvvetli bir desteği arkasında bulamayacaktır. Bunu farklı politikalar izleyerek değiştirmek mümkün mü? Evet, olabilir. Türkiye, bunu bir fırsata çevirecek bir gelişen piyasa olabilir miydi? Evet, olabilir. Nasıl olur? Reyting notunuzu yükseltecek iyi yönetim gösterebilirseniz, o zaman olur. Ama şu ana kadar bu konuda bir irade ortaya koymuş değiliz, bundan sonra da koyabilir miyiz, hâlâ kendimizi iyi bir yatırım piyasası veya başarılı bir ekonomi olarak göstermeyi başarabilir miyiz? Bundan pek emin değilim, ama inşallah da mahcup çıkarım.” (aa)

İş’ten tarihi boyunca en iyi rakamlar
Ersin Özince, özellikle brüt ve net kar açısından 2008’in ilk altı aylık sonuçlarının, bankanın tarihi boyunca elde edilen en iyi neticeler olduğunu düşündüğünü, büyümeyi ve karlılığı bir arada götürmeye çalıştıklarını kaydetti. Özince, şöyle konuştu: “Ekonomiyle ilgili bütün tereddütlere, büyümenin yavaşlamış olmasına rağmen, bankacılık sektörü göreceli olarak birçok sektöre nazaran daha iyi büyümeye devam ediyor. İkinci yarıda da aynı performansı sürdürebileceğimiz kanaatimiz var. Daha agresif olma arzumuz şu anda yok. Karlılık konusunda daha agresif olabiliriz. Böyle bir politika izlemekten dolayı özel bankalar arasında lider, tüm bankalar arasında da Ziraat Bankası’yla başa baş yarışan konumumuzda da bir kayba uğrayacağımızı zannetmiyoruz. Her halükarda karlılıkla birlikte büyümeden dolayı en büyük özel banka konumumuzu da koruyabileceğimizi düşünüyoruz.” 100’ün üzerinde yeni şube işleminin sürdüğünü, yıl sonundan önce 1.000 şubeyi geçmeyi ümit ettiğini kaydeden Özince, “Üç ila beş yıllık dönemde alt yapı miktarımızı yüzde 50 seviyesine kadar artırabiliriz. Tabii, piyasa koşullarının ve ekonominin de olumlu bir seyir göstermesi kaydıyla. Bunu yaparken de birçok rakip bankaya nazaran kendi kaynaklarımıza dayanacağız” dedi.

‘Devamlı kriz beklentisinde olursunuz’
Ersin Özince, “Bankacılık piyasası olarak bakacak olursak, bugün bir uçta Basel prensipleri kabul edilmişken, bir uçta dünyanın hiçbir yerinde uygulaması olmayan vergiler uygulanıyorsa veyahut da dünyanın hiçbir yerinde olmayan kısıtlamaları ülkeniz parlamentosu veya onun alt komisyonları değerlendiriyorsa, devamlı kriz beklentisinde olursunuz. Bunlar Türkiye’ye benzer hiçbir dünya piyasasında yok” dedi. Özince, Türkiye’de ekonominin, finans piyasasının, bankacılığın büyümesi konusunda büyük potansiyel bulunduğuna işaret etti.
İş Bankası Genel Müdürü Özince, “2008’in şu ana kadarki dönemi bu potansiyeli gereğince kullanamadığımız bir yıl olmaya devam etti. Fakat bankacılığın ve özellikle mali sektörün büyümesi önündeki engelleri kaldırmayı maalesef 2008’de de... Bugüne kadar başaramadığımız için, bugün Türkiye’ye ait çok büyük miktarda bankacılık işi ya yurt dışına kaymaktadır ya da kayıt dışına çıkmaktadır” diye konuştu.