Mortgage kabusu geri döndü ABD'de iki büyük bankanın batacağı söylentisi borsaları vurdu.

26 Ağustos 2008 Salı

Mortgage kabusu geri döndü
ABD'de iki büyük bankanın batacağı söylentisi borsaları vurdu.
Global sermaye piyasalarındaki iyimser hava yine bankacılık sektöründen gelen olumsuz haberlerle dağıldı.

Borsalarda sert satışlar devam ederken, İMKB’de kayıp bin 458 puana ulaştı. Yüzde 3.48 gerileyen endeks günü 40 bin 488 puan olarak tamamladı. Dolar 1.20 YTL’ye yükseldi. Euro ise 1.75 YTL’nin üzerine çıktı.

Özellikle mali sektör hisselerinde gelen satışlar sürüyor. Piyasalardaki son gelişmelerin fitilini ise IMF’nin eski başekonomistinin yaptığı açıklamalar tetikledi. IMF eski başekonomistinin, “Çok büyük bir banka daha batacak” şeklindeki açıklaması zaten tedirgin olan piyasaları sarstı.

ABD Hazine’sinin yardım elini uzattığı mortgage şirketleri Fannie Mae ve Freddie Mac’e yapılacak desteğin içeriğini tam olarak belli olmaması da piyasaları olumsuz etkileyen nedenler arasında sayılıyor.

ABD Hazine’sinin Fannie Mae ve Freddie Mac’e kaynak aktarırken karşılığında hisse alacağı ve yatırımcıların elindeki hisse senetlerinin bir değerinin kalmayacağı yönündeki söylentiler borsalarda sert satışlara neden oldu. ABD Hazine’si bu söylentileri yalanlarken, yapılacak yardımın içeriğin açıklamaması belirsizliklerin devam etmesine neden oldu.

JP Morgan´ın Lehman Brothers için bu çeyrekte 4 milyar dolar daha varlık silebileceğini belirtmesi olumsuz havanın sürmesine katkı sağlıyor. JP Morgan analistleri, mortgage piyasasındaki olumsuz gelişmelerin sürmesi nedeniyle Lehman´ın 61 milyar dolarlık mortgage ve benzeri enstrümanlar içeren portföyünün bundan etkilenmesini bekliyor.

Bu arada, başka bir raporda da binlerce küçük bankanın bu dalgada batacağı vurgulandı. Mali krizin derinleşeceği yönündeki beklentiler borsalardan kaçışı hızlandırdı.

‘ABD’de büyük bir banka batacak’

‘ABD’de büyük bir banka batacak’
‘ABD’de büyük bir banka batacak’

Dünyada yükselen enflasyon ve bankacılık sektörüne olan güven kaybı dünya borsalarını Eylül 2006 seviyesine çekti. Bu global dalgayla İMKB 40.488 puana indi, dolar 1.1990 YTL’ye çıktı. FOTOĞRAF: REUTERS

20/08/2008

Eski IMF baş ekonomisti Kenneth Rogoff, ABD ekonomisi için önümüzdeki dönemin daha kötü olacağını öne sürüp, ‘Birkaç ay içinde sadece orta büyüklükte değil çok büyük bir bankanın da battığını göreceğiz’ dedi

SİNGAPUR - Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) eski baş ekonomisti Kenneth Rogoff, küresel finans krizinin daha da kötüleşeceğini ve ABD ekonomisindeki sorunlar nedeniyle büyük bir Amerikan bankasının birkaç ay içinde çökeceğini söyledi.
Singapur’da bir konferansta konuşan Rogoff, “ABD henüz rahata ermedi. Bana kalırsa finansal kriz daha yarı yolda. Hatta, bundan sonrasının daha da kötü olacağını söyleyebilirim” dedi. “Önümüzdeki birkaç ay içinde sadece orta büyüklükte bankaların değil, çok büyük bir bankanın da battığını göreceğiz. Büyük bir banka ya da büyük yatırım bankalarından biri.”
Halen Harvard Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olan Rogoff, 2001-2004 yılları arasında IMF’de baş ekonomist olarak çalıştı.

Konsolidasyon şart
Krizin sona ereceğini gösteren işaretler bulunup bulunmadığı sorusuna Rogoff, “Bu sorun sona ermeden önce finans sektöründe daha fazla konsolidasyon olması gerekir” yanıtını verdi.
Rogoff “ABD Hazine Bakanı Hank Paulson ne derse desin, Fannie Mae ve Freddie Mac muhtemelen birkaç yıl sonra şimdiki biçimleriyle var olmayacaklar” iddiasında da bulundu.
ABD’nin en büyük mortgage kuruluşları olan Fannie Mae ve Freddie Mac hisseleri, önceki gün bir gazetenin hükümetin sonunda bu iki devi kurtarmak için kamulaştırma anlamına gelecek bir operasyon yapmak zorunda kalacağı yolundaki haberler üzerine düşmüştü. Bu düşüş dünya piyasalarında başta bankacılık hisseleri olmak üzere sert kayıplara neden oldu.

Yatırımcı kaybedebilir
Barron ekonomi gazetesinin iddiasına göre, hükümetin Fannie ve Freddie’ye fon enjekte ederek yapacağı yeni sermaye oluşturma işlemi, şu andaki yatırımcıların ellerindeki hisseleri kaybetmelerine yol açabilir. Bu değerlendirmeler özellikle iki şirket hisselerindeki keskin düşüşü kuvvetlendirdi.
Rogoff, petrol zengini Asya ve Ortadoğu’daki ülke fonlarının batılı finans şirketlerine yaptığı milyarlarca dolarlık yatırımların mutlaka büyük kârlardan kaynaklanmış olmayabileceğini, çünkü sanayinin karşısında duran daha kapsamlı piyasa koşullarını hesaba almadıklarını söyledi.
Rogoff şu tespitte de bulundu: “Krizin başlarında, ülke fonlarının herkesi kurtaracağı görüşü hâkimdi. Yatırım bankaları aptalca davrandılar ve sub-prime krizinde para kaybettiler. (Şimdi yatırım bankalarını) satın almak çok kârlı; ülke servet fonları da bunları satın alarak çok para kazanıyor. Bu görüşte finans sisteminin fazla şiştiği ve daralmak zorunda olduğu noktası göz ardı ediliyor.”

Fed’e ağır eleştiri
Fed’in faizini son bir yılda toplam 2.25 puan düşürmesini de eleştiren Rogoff, Fed’in böyle ‘dramatik’ indirimler yapmasının yanlış olduğunu söyleyip “Faizin düşürülmesi, gelecek birkaç yılda ABD’de yüksek enflasyona yol açacak.” (Reuters)

1000’e yakın banka batabilir
Bu arada ABD’li milyarder yatırımcı Wilbur Ross Rogoff’dan daha kötü bir senaryo ortaya attı. Ross’a göre kredi krizi bitene kadar dünyada 1000’e yakın bankanın batabileceğini söyledi.

İsviçre’den kötü haber
CNBC-e’ye konuşan Wilbur Ross, gelişmiş ülkeleri etkisi altına alan krizin etkisinin çok derin olabileceğini kaydetti.
Bu arada İsviçre Merkez Bankası Başkanı Jean-Pierre Roth ise subprime krizinin İsviçreli bankalar üzerindeki etkisinin sona ermediğini, ancak sektörün iyileşme yolunda ilerlediğini söyledi. Financial Times’a konuşan Roth, merkez bankalarının sağladığı desteklerin birbirine uyumlu hale getirilmesi gerektiğini belirtti.

En kârlı banka Çin’den çıktı

Dünyanın piyasa değeri en yüksek bankasının halka arzına Başkanı Jiang Jianqing (solda) katılmıştı.


Yılın ilk yarısını 9.4 milyar dolar net kârla kapatan Commercial Bank of China tüm zamanların en çok kâr eden ve en yüksek piyasa değeri olan bankası ünvanını aldı

PEKİN- Yılın ilk yarısını 9.4 milyar dolar net kârla kapatan Industrial and Commercial Bank of China, tüm zamanların en çok kâr eden bankası oldu. Bankanın yılın ilk altı ayındaki net kârı geçen yılın aynı dönemine göre 56.75 artış gösterdi. Bankanın net kârındaki bu artışta faiz ve hizmet gelirlerindeki artış önemli rol oynadı.
Bu arada Çin’de geçen yılın ilk altı ayında yüzde 33 olan Kurumlar Vergisi oranının yüzde 25’e indirilmesi de bankanın yüksek performansına olumlu katkıda bulundu. Adının açıklanmasını istemeyen bir banka yetkilisi ise rekor kârın nedenini ise Çin ekonomisinin yüzde 10’un üzerinde büyümesine bağladı.
Aynı zamanda dünyanın piyasa değeri en yüksek bankası olan Industrial and Commercial Bank of China’nın rekor kâr rakamı nisbeten içe kapalı olan Çin bankacılık sektörünün dünyayı saran mortgage krizinden etkilenmediğini gösteriyor. Bu durum ülkedeki diğer bankaların kârlarını da önemli oranda artırdı.
Küçük ölçekli bir kamu bankası olan China Merchants yılın ilk yarısında net kârını yüzde 100 artırırken, China Citic Bank’ın net kârı ise yüzde 150 artışla 1,17 milyar dolar oldu. Uzmanlar ülkenin aktifleri itibarıyla ikinci büyük bankası China Construction Bank’ın bugün açıklanacak net kârının ise yüzde 70’den fazla artarak 8.5 milyar dolara ulaşmasını bekliyor.

En büyük halka arzı yapmıştı
Dünyanın en çok kazanan bankası olan Industrial and Commercial Bank of China, aynı zamanda en büyük halka arzı yapan banka olarak da tanınıyor. Banka hisselerinin Ekim 2006’da Hong Kong ve Şangay Borsası’ndaki halka arzına 500 milyar dolarlık talep gelmiş bunun ancak 19.1 milyar dolarlık bölümü karşılanabilmişti. Banka hisselerinin yüzde 36.2’şer payı Çin maliye Bakanlığı ile devlete ait bir holdinge, yüzde 7.4’lük bölümü başını Goldman Sachs’ın çektiği bir kurumsal yatırımcı grubuna, yüzde 14.8’i ise dünyanın Çin dahil dünya yatırımcılarına ait. (Radikal)

Dev bankalar yeni zararlar açıklayacak

Dev bankalar yeni zararlar açıklayacak’


İSTANBUL - Citigroup’un analisti, dünya devi yatırım bankaları Lehman Brothers, Goldman Sachs ve Morgan Stanley’in üçüncü çeyrek görünümlerini düşürürken, üç kuruluşun başta mortgage kredilerinden olmak üzere yeni zararlar açıklayabileceğini açıkladı. Analist Prashant Bhatia müşterilerine gönderdiği notta “Ağır piyasa koşullarının belirlediği zor ortamı göz önüne alarak üçüncü çeyrek tahminlerini düşürdük“ dedi.

Kim ne zarar açıklıyor?
Bhatia, Lehman Brothers’ın 2.9 milyar dolar, Goldman Sachs’ın 1.8 milyar dolar ve Morgan Stanley’in 1.7 milyar dolar varlığa dayalı yeni zarar açıklayacaklarını tahmin ediyor. Analist, Lehman Brothers’ın kısa dönemde yeni sermaye yaratması ya da kendisine bağlı Neuberger Berman’ı satma ihtimalini ‘düşük’ gördüğünü söyledi. Bazı Wall Street analistleri Lehman Brothers’ın varlık yönetimi bölümünün bir kısmı ya da hepsini satabileceğini düşünüyor.

‘Cumhuriyeti kuranların modeli yeter’

‘Cumhuriyeti kuranların modeli yeter’

İş Bankası Genel Müdürü Özince, Türkiye’nin geçmişinde ekonomiyle ilgili ne kadar iş yapıldıysa bunların Cumhuriyet döneminde olanlarının Türkiye’yi bugünkü noktaya getirdiğini belirtti. FOTOĞRAF: ERHAN?SEVENLER /?AA
YAZDIR | YOLLA
26/08/2008

Ersin Özince, ‘Cumhuriyeti kuranlar İş Bankası için nasıl bir model öngörmüşlerse, kamu bankalarının özelleştirmesinde de bu uygulanabilir. İş, kamu bankası değildir ama daima kamuya ait gibi düşünülür’ dedi

İSTANBUL - Kamu ve özel bankalar arasındaki kalan tüm farkların kaldırılması gerektiği düşüncesinde olduğunu belirten İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, kamu bankalarının, çok daha özerk yapılara kavuşturulması gerektiğini ve bunun, onları İMKB’ye kayıtlı hale getirerek olabileceğini söyledi.
Özince şunları kaydetti: “Bunların özelleştirilmesinde mutlaka daha özgün yöntemler seçilmesi gerektiği kanaatindeyim. Cumhuriyeti kuranlar İş Bankası için nasıl bir model öngörmüşlerse, kamu bankalarının özelleştirmesinde de bu uygulanabilir kanaatindeyim. Bugün İş Bankası 84’üncü yaşında dünyanın 86. bankası konumuna kolektif sermaye yapısıyla gelmiştir. Kamu bankası değildir, ama kamuya ait gibi daima düşünülür... Halka aittir, çalışanları en büyük paydaşıdır.”

‘Başka modele gerek yok’
Ersin Özince şöyle devam etti: “Bu modeli Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar kurmuştur, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere... Dünya çapında başarı sağlamış bir modelimiz varken başka yerde model aramaya da bence hiç gerek yok. Bu söylediklerim tamamen pragmatiktir. Modeli Türkiye’de mevcuttur ve böyle bir sahiplik modeliyle de ben kamu bankalarımızın veya kalan özelleştirilmemiş bankaların çok daha başarılı olabileceğine de inanıyorum.” Ersin Özince, Türkiye’nin geçmişinde ekonomiyle ilgili ne kadar iş yapıldıysa bunların Cumhuriyet döneminde olanlarının Türkiye’yi bugünkü noktaya getirdiğini belirterek, bunda Cumhuriyet dönemindeki ulusal sanayiyi, müteşebbisi ve ekonomiyi kurma, destekleme fikrinin etkin olduğunu söyledi.
Özince, bankacılıkta da sigortacılıkta da diğer alanlarda da mutlaka ulusal sermayeli şirketlerin, ülke coğrafyasının yanı sıra yöre coğrafyasında gelişmesinin devlet politikası olması gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
“Mutlaka Türkiye, bu yörenin para ve sermaye açısından en cazip ülkesi olmalıdır. Bunun için de ulusal tasarruflar muhakkak sermayeye dönüşebilmelidir.
(Ulusal tasarruf yoktur, yurtdışından sermaye getirmek lazımdır) düşünceleri son derece yanlıştır, sığ değerlendirmelerdir. Bugün Türkiye’de güven ve istikrar ortamı artırıldığında, gerekli önlemler uygulandığında yalnızca kayıt dışının azaltılmasından, yalnızca yurtdışındaki Türklere ait bankacılık muamelelerinin ve tasarrufların yurda cezbedilmesinden, bugüne kadar yabancı yatırımcıdan kazanıldığı söylenen tutarların onlarca katı sağlanır.

‘Ulusal sermaye şart’
Türkiye’de verimli bir yönetimle devlet yapısında dahi daha çok tasarruf sağlanabileceği, vergisel uygulamaların çağdaşlaştırılması, vergide adaletin ve yaygınlığın sağlanmasıyla çok ciddi tasarruflar yapılabileceği kanaatindeyim.” Bir ülkenin dünya rekabetine ayak uydurabilmesi için kendi sermayesi olmadan hiçbir yere varmasının mümkün olmadığı görüşünü ifade eden Özince, “Başkasının sermayesiyle bir yere kadar geçici başarılar kazanabilirsiniz. Malınızı satarsanız alacak her zaman, alıcı her zaman çıkar, her zaman bir fiyat veren olur” dedi.
Ersin Özince, özelleştirmeye karşı olmadığını, sadece Türk sermayesinin, sermayedarının daha güçlü olmasını arzu ettiğini ifade ederek, “Ulusal sermaye olmadan hiçbir başarı olmayacaktır.
Uluslararası sermayeyi de kendi ülkemizde, kendi borsalarımıza kote hale getirme başarısını gösterebilirsek çok daha iyi olur kanısındayım” diye konuştu.

‘Etki hemen olmaz’
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, ABD’deki mortgage krizine ilişkin olarak, bankacılık sektörünün konsolide olmaya ve bankaların el değiştirmeye devam etmesinin, Türkiye’deki uluslararası sermaye piyasası ve bankacılık yatırımları açısından da etkili olabileceğini vurgulayarak, “Türkiye etkilenmedi diyoruz, ama bu etkilenmenin öyle bir anda ve çok sert bir şekilde olmasını beklemek gerekmediğini de biliyoruz. Bu, daha ziyade nasıl olacaktır, gelişen piyasalara fon akımı yavaşlayacaktır. Hele hele Türkiye gibi kredibilitesi yatırım yapılabilir ülke seviyesinde olmayan, yani reyting notu yatırım yapılır seviyede olmayan, düşük olan ülkelere kaynaklar ve yatırımcılar daha dikkatle yaklaşacaktır” diye konuştu.
Krizin etkisinin artması, yavaşlayan büyüme, artan enflasyon ve ham madde fiyatları gibi koşulların Türkiye’yi olumlu etkilemeyeceğini dile getiren Özince, şöyle devam etti: “Olumlu etkilemeyince bir krize mi işaret eder bu? Hayır. Ama Türkiye belki önceki dönemlerde gördüğü kadar kuvvetli bir desteği arkasında bulamayacaktır. Bunu farklı politikalar izleyerek değiştirmek mümkün mü? Evet, olabilir. Türkiye, bunu bir fırsata çevirecek bir gelişen piyasa olabilir miydi? Evet, olabilir. Nasıl olur? Reyting notunuzu yükseltecek iyi yönetim gösterebilirseniz, o zaman olur. Ama şu ana kadar bu konuda bir irade ortaya koymuş değiliz, bundan sonra da koyabilir miyiz, hâlâ kendimizi iyi bir yatırım piyasası veya başarılı bir ekonomi olarak göstermeyi başarabilir miyiz? Bundan pek emin değilim, ama inşallah da mahcup çıkarım.” (aa)

İş’ten tarihi boyunca en iyi rakamlar
Ersin Özince, özellikle brüt ve net kar açısından 2008’in ilk altı aylık sonuçlarının, bankanın tarihi boyunca elde edilen en iyi neticeler olduğunu düşündüğünü, büyümeyi ve karlılığı bir arada götürmeye çalıştıklarını kaydetti. Özince, şöyle konuştu: “Ekonomiyle ilgili bütün tereddütlere, büyümenin yavaşlamış olmasına rağmen, bankacılık sektörü göreceli olarak birçok sektöre nazaran daha iyi büyümeye devam ediyor. İkinci yarıda da aynı performansı sürdürebileceğimiz kanaatimiz var. Daha agresif olma arzumuz şu anda yok. Karlılık konusunda daha agresif olabiliriz. Böyle bir politika izlemekten dolayı özel bankalar arasında lider, tüm bankalar arasında da Ziraat Bankası’yla başa baş yarışan konumumuzda da bir kayba uğrayacağımızı zannetmiyoruz. Her halükarda karlılıkla birlikte büyümeden dolayı en büyük özel banka konumumuzu da koruyabileceğimizi düşünüyoruz.” 100’ün üzerinde yeni şube işleminin sürdüğünü, yıl sonundan önce 1.000 şubeyi geçmeyi ümit ettiğini kaydeden Özince, “Üç ila beş yıllık dönemde alt yapı miktarımızı yüzde 50 seviyesine kadar artırabiliriz. Tabii, piyasa koşullarının ve ekonominin de olumlu bir seyir göstermesi kaydıyla. Bunu yaparken de birçok rakip bankaya nazaran kendi kaynaklarımıza dayanacağız” dedi.

‘Devamlı kriz beklentisinde olursunuz’
Ersin Özince, “Bankacılık piyasası olarak bakacak olursak, bugün bir uçta Basel prensipleri kabul edilmişken, bir uçta dünyanın hiçbir yerinde uygulaması olmayan vergiler uygulanıyorsa veyahut da dünyanın hiçbir yerinde olmayan kısıtlamaları ülkeniz parlamentosu veya onun alt komisyonları değerlendiriyorsa, devamlı kriz beklentisinde olursunuz. Bunlar Türkiye’ye benzer hiçbir dünya piyasasında yok” dedi. Özince, Türkiye’de ekonominin, finans piyasasının, bankacılığın büyümesi konusunda büyük potansiyel bulunduğuna işaret etti.
İş Bankası Genel Müdürü Özince, “2008’in şu ana kadarki dönemi bu potansiyeli gereğince kullanamadığımız bir yıl olmaya devam etti. Fakat bankacılığın ve özellikle mali sektörün büyümesi önündeki engelleri kaldırmayı maalesef 2008’de de... Bugüne kadar başaramadığımız için, bugün Türkiye’ye ait çok büyük miktarda bankacılık işi ya yurt dışına kaymaktadır ya da kayıt dışına çıkmaktadır” diye konuştu.

ABD’de krizin aynası

ABD ekonomisinin, özel olarak da finans sektörünün nasıl bir krizle karşı karşıya
olduğunun en belirgin göstergesi, şirketlerin piyasa değerindeki çöküşte izlenebilir. Dev şirketlerin borsa değerleri birkaç yıllık bir zaman diliminde hızla eridi. Bu sürecin devam edeceği de çok açık.
ABD’de 5 milyar doları aşan borsa değerine sahip şirketler ‘büyük şirket’ kategorisine girer. Örneğin borsa değeri 50 milyar dolar gibi bir değerden bahsedilen şirket ise ‘dev şirket’ sınıfına girmektedir. Microsoft ise 250 milyar dolarlık borsa değeri ile ‘süper dev’ sınıfındadır.
Finans sektörü ve içinde yer alan bir zamanların parlak yatırım bankalarının ‘dev şirket’ yaldızları dökülmeye başladı. Şimdi hayatta kalma çabası içindeler.
İlk ‘kurban’ Bear Stearns olmuştu. Birkaç yıl öncesinde 170 dolardan işlem gören hisseleri, Fed rehberliğinde JP Morgan tarafından hisseleri 10 dolara satın alınarak ‘yüzdürme’ operasyonu yapılmıştı. Diğer finansal kuruluşlar, çeşitli sermaye destekleri alırken, mevcut zararları da ‘ölçülü ve kademeli’ olarak bilançolarında resmi hale getirdiler. Hâlâ da devam ediyorlar.
Asıl büyük kayıp bankalarda. Citigroup’un borsa değeri, 2007 Temmuz ayında 252 milyar dolar iken bugün kabaca 100 milyar dolara gerilemiş durumda. Aynı biçimde, AIG, Bank of America, Wachovia’nın borsa değerlerinde, son bir yılda çok sert düşüşlere tanık olundu. Yatırım bankalarından Lehman, Merrill Lynch, Morgan Stanley hisseleri son birbuçuk yılda kabaca yüzde 60 ila 80 değer kaybetti. Lehman, ABD’nin en büyük 500 firması içinde (S&P), 89. sıradan 246. sıraya geriledi. Borsa değeri ise 9.5 milyar dolara geriledi. Geçtiğimiz yıl bu sıralarda borsa değeri 72 milyar dolar olan Merrill Lynch’in bugünkü borsa değeri ise 24 milyar dolara gerilemiş durumda.
Fed’in çabası finansal istikrarı olabildiğince koruyarak ‘yumuşak iniş’ olduğu için, para politikasının odağı da buraya kaymıştı.
Fed’in faiz indirimleri yaptığı dönemde, Prof. Charles Wyplosz ; “Bankacılık sorunu cerrahi tedaviyi gerektiriyor, faiz yardımı değil. Şurası kesin, cerrahi müdahale banka batışıyla sonuçlanacak. ‘Ağrıkesiciyle’ uğraşma zamanı, öncesinde değil sonrasında olacak. Şimdi, Fed, hesaplaşma gününü geciktiriyor; bu süreçte, ABD’nin sorunları ihraç ediliyor, istenerek ya da değil dolar zayıflıyor” diyordu.
Finansal kuruluşlar hâlâ bu dalgayı atlatabilmiş değiller. Bir zamanlar Türk bankalarının yaşadığı sorunları şimdi ABD’li finans kuruluşları yaşıyor. Örneğin bir bankanın diğer bir bankaya olan kredi olanağını (line) kapattığı dedikodusu şimdi Wall Street’te yankılanırken, Fed bunu soruşturuyor. Bugünlerde ‘yangına körük’ bir niteliği daha da ortaya çıkan ama işin doğasında olan bir başka olgu da; yatırım bankalarının raporları. Yatırım bankalarının analistleri, işin doğası gereği yatırımcı müşterilerine yönelik olarak sektörel analizler ile şirket analizlerini rapor halinde yayımlıyorlar. Bu raporlarda, borsalarda kote olan diğer finansal kuruluşlar ya da bankalar hakkında da, gelir ve kâr tahminlerini açıklıyorlar. Örneğin Citigroup analisti, son raporunda Lehman, Goldman Sachs ve Morgan Stanley’in ellerinde bulunan mortgage varlıkları nedeniyle bir az daha zarar yazabileceklerini tahmin ediyordu. Diğer yatırım bankalarının analistleri de, ‘diğerleri’ hakkındaki tahminlerini yayımlıyorlar. Bu raporlar, herhangi bir krizin olmadığı anlarda yatırımcılara bilgi aktarmaya yönelik bir içerik taşıyor. Katma değerli bir hizmet niteliği var. Ancak bugünkü kriz ortamında daha fazla izleyiciyi topladığını, daha fazla yankı yarattığını, hâttâ ‘yakıcı etkilerinin’ olduğunu tahmin etmek de zor olmasa gerek.

Bor mucizesi araçları uçuruyor

Bor mucizesi araçları uçuruyor
Nano teknoloji ile geliştirilen BorPower, yakıttan yağ değişimine maliyetleri rekor düzeyde düşürüyor. Burak Taşçı'nın haberi

26.08.2008 09:35




Türkiye’nin en önemli madeni bor otomobillerde de mucizeye dönüşüyor. Doğada katı halde bulunan bor madeni nano teknoloji ile işlenip sıvılaştırıldıktan sonra araçların motorlarına ve şanzıman yağlarına konuluyor. Merkezi Türkiye’de bulunan NNT Ar-Ge tarafından Türkiye'de ilk kez üretilen BorPower, benzinli, dizel, LPG’li araçlarda motor aşınmalarını sıfıra yakın bir düzeye indirgiyor. Bunun yanı sıra araç motorlarında sürtünen yüzeylerde 6 atom kalınlığında bir koruma kalkanı oluşturuyor ve ısıyı mükemmel seviyelerde yalıtıyor. Sıvı karışım halinde motor yağına katılan BorPower, motor hararetinin aşırı yükselmesine engel olarak performansın düşmesini önlüyor ve motor yağının ömrünü en az iki kat uzatıyor. Bor teknolojisini uygulayan kişiler yakıt tasarrufunun % 10 civarında olduğunu, araçlarının kalkışlarda daha seri oluşunu ve motorda sürtünmenin az olmasından dolayı sessiz çalıştığını belirtiyorlar.

EGZOZ GAZINI DA AZALTIYOR

Bor mucizesinin faydaları bu kadarla kalmıyor. Küresel ısınmanın etkisini azaltmak için çevreye karşıda duyarlı bir katkı olan bor egzoz gazlarını minimum seviyeye indirerek ekolojik dengeye fayda sağlıyor. Yapılan testlerde araçların motor ömrünü %100 arttırıyor. Motor yağ değişim sürelerini 2 katına çıkararak bakım masraflarını minimum düzeye düşürüyor. Motorlarda ısıyı dengelediği için hareket ve buharlaşmadan kaynaklanan yağ kaybını ve yağ yakmayı da önlüyor. Motor performansını da % 9 arttırıyor.

İŞTE BORPOWER'IN ARACA KATKILARI

1- Dizel ve benzinli araçlarda % 7 - % 10 yakıt tasarrufu sağlıyor.
2- Motor yağ kulanım ömrünün 2 kat artırıyor.
3- Performansın ( Beygir Gücü ) % 9 yükseliyor.
4- Motor rektifiye ömrünün % 100 artırıyor.
5- Motor parçalarında sürtünme ve aşınmaların % 70 azalıyor.
6- Motor yağı ısısını sabitleyerek, hareket ve buharlaşmadan kaynaklanan yağ kaybını önlüyor.
7- İlk marşa basıldığında sürtünme ve aşınmaları en aza indiriyor.
8- Karteri delinip yağı eksilen aracın 1-3 saat süreyle yolculuk yapabiliyor.
9- Motor sesinin azalması ve egzoz gazlarını minimum seviyeye indirerek ekolojik dengeye fayda sağlıyor.

Havada Ramazan rekabeti

Havada Ramazan rekabeti
THY, iç hat uçuşlarda yüzde 25 indirim uygulayacak.

İLGİLİ HABER

Süpermarket zincirlerinde kampanya furyası

Pegasus, iç ve dış hatlarda yüzde 25 indirime gitti.
Atlasjet, Jetmilkart sahiplerini 77 YTL’ye uçuracak
SunExpress, Worldcard’a 3+3 taksit yapıyor
Havayolu şirketleri, Ramazan ayına özel indirim kampanyaları hazırladı. THY’nin başlattığı “Ramazan’da ailenize hasret kalmayın” kampanyasında iç hat uçak biletlerinde yüzde 25 indirim uygulanacak. 1-24 Eylül tarihleri arasında geçerli olacak kampanya dahilinde, THY ve AnadoluJet iç hat seferleri için en az 5 gün önceden alınacak biletlerde yüzde 25 indirim yapılacak.
* Pegasus Havayolları’nın 8-26 Eylül tarihleri arasında düzenleyeceği kampanyada, tüm iç ve dış hatlarda yüzde 25 indirimle uçulabilecek. Yolcular, iç hatlarda Adana, Ankara, Antalya, Bodrum, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Malatya, Mardin, Samsun, Trabzon, Van’a yapılacak uçuşlarda, dış hatlarda ise Ankara, İstanbul ve İzmir’den, Amsterdam, Düsseldorf, Kopenhag, Köln, Londra, Lefkoşa, Münih, Stuttgart ve Zürih’e yapılacak karşılıklı seferlerde kampanyadan yararlanabilecek.
* SunExpress Ramazan ayı boyunca Worldcard sahiplerine 3+3, Maximum sahiplerine ise 3+2 taksit imkanı sunuyor. Şirketin daha önce başlattığı puan uygulaması kapsamında Ramazan ayında yapılacak uçuşlarda yolculara 1 yerine 2 puan verilecek. Ayrıca, Ramazan süresince SunExpress ile seyahat eden 10 kişilik gruba, 1 kişilik bilet armağan edilecek.
* Atlasjet Havayolları’nda Jetmilkart sahiplerine uygulanacak Ramazan kampanyasında yurtiçi uçuş ücretleri her şey dahil 77 YTL’ye alınabiliyor. 8-24 Eylül tarihleri arasında uygulanacak kampanyada, ayrıca Jetmilkart sahipleri her uçuş için 375 yerine 500 jetmil kazanacak.
* Onur Havayolları, Ramazan ayında 3 bin adet bileti kar beklentisi olmaksızın satışa sunacak. Sadece pazar günleri 24 saat süreyle bilet alınabilecek kampanyada, 21 YTL’lik bilet ücretinin yanı sıra 20 YTL yakıt harcı ve 8 YTL hizmet gideriyle birlikte toplam 49 YTL’ye bilet satılacak.

Ağustos’ta, yıllık ÜFE enflasyonu beklentisi yüzde 12,4 oldu

Ağustos’ta, yıllık ÜFE enflasyonu beklentisi yüzde 12,4 oldu


Ağustosta, gelecek 12 aylık dönem sonu itibarıyla yıllık ÜFE enflasyonu beklentisi yüzde 12,4 oldu.
Merkez Bankası’nın Ağustos ayında imalat sanayinde faaliyet gösteren 1184 işyerinin İktisadi Yönelim Anketi yanıtları, denge değerlerine göre genel olarak değerlendirildiğinde, şu sonuçlar ortaya çıktı:
“Son üç aya yönelik değerlendirmelerde, üretim hacminin artış yönlü eğiliminde azalma devam etmektedir. Son üç ayda alınan toplam sipariş miktarı, ihracat siparişlerin ve iç piyasa siparişlerindeki eğilim azalış yönünde gerçekleşmiştir. Mevsim normallerine kıyasla yapılan değerlendirmelerde, mevcut toplam siparişlerin düşük, mamul mal stoklarının mevsim normalleri üzerinde olduğu yönündeki değerlendirmelerin önceki ay seviyelerinde devam ettiği görülmektedir.
Gelecek üç aya yönelik değerlendirmelerde, üretim hacmindeki artış beklentisinde Nisan ayından itibaren gözlenen zayıflamanın sürdüğü görülmektedir. Gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarında ve iç piyasa siparişlerinde de artış yönlü beklentilerin azaldığı gözlenmiştir. Mayıs ayından itibaren azalış yönünde olan sabit sermaye yatırım harcaması beklentisinin Ağustos ayında da azalış yönünde olduğu görülmektedir.
Ortalama birim maliyetlerinde son üç aydaki ve gelecek üç aydaki artış beklentilerinin azalarak devam ettiği gözlenmiştir. Gelecek üç ayda satış fiyatlarında artış beklentisi önceki aya göre 17,9 puan azalırken, gelecek on iki aylık dönem sonu itibarıyla yıllık ÜFE enflasyonu beklentisi yüzde 12,4 olmuştur.
Sanayi dalındaki genel gidişat konusunda kötümserler lehine olan seyrin 13,5 puan azalmakla birlikte devam ettiği gözlenmektedir. Ağustos ayında, içinde bulunduğu sanayi dalı hakkında bir ay öncesine kıyasla daha iyimser olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 10, daha kötümser olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 28,7 olmuştur.”

Kooperatife mortgage

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nca oluşturulan alt komisyonda, Mortgage olarak bilinen kira öder gibi uzun sürede taksitle ev sahibi olmayı sağlayan sistemin altyapısını oluşturan yasa tasarısında, "Kooperatifler ve işyerleri kapsama alınsın mı?" tartışması yaşanıyor.

Milletvekillerinin yanı sıra tüketici temsilcilerinden de, kooperatiflerin kapsama alınması isteği gelirken, bu durumda üyelerin ödemeleri aksatması durumunda ne yapılacağı sorusuna yanıt bulunamadı.

Tüketici kimdir?

Bankalar Birliği ise, tüm işyerlerinin kapsama alınmasının yasanın amacına aykırı uygulamalara neden olacağı uyarısında bulundu. Tasarıda, tüketici tanımı, kimlerin sistemden yararlanacağı sorusu tartışmaya neden oldu. "Tüketici, bireyler mi, kooperatifler mi, işyerleri mi?" sorusuna yanıt aranırken, konut sektöründe özellikle yarım kalan kooperatif inşaatlarının tamamlanması açısından kooperatiflerin de tüketici olarak tanımlanması gerektiği vurgulandı. Ancak, kooperatifin muhatap olması durumunda üyelerden birinin bile ödemeyi aksatmasının tüm üyeleri zora sokacak bir süreç başlatacağına işaret edildi. Kooperatif varken de üyelerin muhatap alınarak Mortgage'dan yararlanmasının sözkonusu olamayacağı belirtildi.

7. caddenin suçu ne?

İşyerlerinin de tüketici sayılıp sayılmayacağı tartışılırken, bürokratlar İstanbul'da bulunan Akmerkez gibi büyük işyerlerinin kapsamda olduğunu belirttiler. Tüketici temsilcileri, büyük işyerlerinin kapsama alınıp küçük işyerlerinin kapsam dışı bırakılmasının adil olmayacağını savunurken, "Bahçeli, 7. caddedeki bir mağazanın günahı ne?" diye konuştular.

Bankalar Birliği temsilcileri, işyeri finansman modellerinin farklı olduğunu, bu durumda tüm niteliksiz işyerlerinin de yasadan yararlanacağını, bunun da yasanın konut edindirmeyi kolaylaştırma amacına hizmet etmeyeceğini vurguladılar.

Takipte güçlük olur

Birlik temsilcileri, işyerlerinin de kapsama alınması halinde kredilerin takibinde büyük güçlükler yaşanacağını bunun da yeni kurulacak sistemde önemli bir zaaf yaratacağı uyarısında bulundular.

Tasarı üzerinde çalışmalarını sürdüren alt komisyonda bu tartışmaların ardından tüketici tanımının gözden geçirilmesi kararlaştırıldı.

Kredi kartı pazarında devler savaşı

Kredi kartı pazarında devler savaşı

Kredi kartı piyasasında müthiş bir hareketlilik var. Piyasanın küçük oyuncuları yutulmamak için büyük oyuncularla işbirliğine gidiyor. Vakıfbank bu alanda Yapıkredi ile anlaştı. Sektörde yaşanacak konsolidasyon sonucunda pazarda 3-4 kart markasının kalacağı belirtiliyor. Kredi kartı pazarında artan rekabetle birlikte verimliliğin önem kazanması bankaları işbirliğine yöneltiyor. Son olarak, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası ile işbirliğine gitti. Sektörün en büyük oyuncusu konumunda olan Yapı Kredi liderliğini perçinlemiş durumda. Yapı Kredi yüzde 26’lık pazar payıyla toplam kredi kartı pazarında en yüksek paya sahip banka oldu. Yapı Kredi, VakıfBank’ın ardından AnadoluBank ile de benzeri bir anlaşma sürecine girdi. Sektör temsilcileri, kredi kartı pazarında benzer işbirliklerinin devam edeceğini ve önümüzdeki dönemde en fazla 4 markanın kalacağını ifade ediyorlar. Türkiye'de toplam kredi kartı sayısı 39.6 milyon. 10 milyon 177 bin 182 kart sayısı ile Türkiye'nin ilk kredi kartı olan World Card'ın sektördeki liderliği sürüyor. World Card'ı 8 milyon 828 bin 097 kartla Garanti Bankası'nın Bonus'u, 7 milyon 173 bin 661 kartla İş Bankası'nın Maximum'u ve 4 milyon 211 bin 205 kartla HSBC'nın Advantage'ı izliyor.
Sektörde yapılan toplam cironun yüzde 85'i altı büyük bankaya aitken, yüzde 75'i ise 4 bankada bulunuyor. 2007 yılında 141 milyar 468 milyon YTL olan toplam kredi kartları cirosu, 2008 yılının ilk dört ayı itibarı ile 55 milyar 219 milyon YTL'ye ulaşmış durumda. Sektörde daha önce, Yapı Kredi'nin Worldcard'ı Milenium Bank, Vakıfbank, Anadolubank ve Fortis ile, Garanti Bankası'nın Bonus Card'ı Denizbank, TEB ve Şekerbank ile, İş Bankası'nın Maximum'u, Ziraat Bankası ve Oyakbank ile, HSBC'nin Advantage'ı ise Tekstilbank ve Halkbank ile işbirliğine gitmişlerdi. Güçlüler de birleşecek beklentisi Anlaşmalı işyeri sayıları ve taksit avantajları göz önüne alındığında, kredi kartı pazarında büyük bankaların bu hakimiyeti, küçük bankaları yeni yatırım yapmaktansa sektörün büyük markaları ile işbirliğine itiyor. Bankacılar, güçlü markaların bile gelecekte verimlilik açısından altyapıyı paylaşmaya yöneleceklerini belirterek, sektörde yaşanacak konsolidasyonun sonucunda pazarda 3-4 kart markasının kalacağını ileri sürülüyor. Toplam kart pazarı içinde 4 bankanın cirosu yüzde 75'lere yaklaştı. Pazarda markalar anlamında bir konsolidasyon var. Gelecekte de bu konsodilasyonun devam edeceği görüşü hakim. Pazara hakim belirli markalar varken daha küçük veya pazara yeni girecek bir markanın yer edinmesi çok zor olduğunu belirten sektör temsilcileri sektörde konsolidasyonun süreceği görüşünde. Yeni marka yaratmak maliyetli Kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak zorunda olan bankaların benzer yatırımları yapmalarının doğru olmadığının altını çizen sektör temsilcileri, bugünün şartlarında yeni bir marka yaratmak, üye işyeri ağı oluşturmak için yatırım yapmanın çok verimli olmadığına dikkat çekip, bu yönde işbirlikleri günden güne artacağını kaydediyorlar. Sektörde daha önce, Yapı Kredi'nin Worldcard'ı Milenium Bank, Vakıfbank, Anadolubank ve Fortis ile, Garanti Bankası'nın Bonus Card'ı Denizbank, TEB ve Şekerbank ile, İş Bankası'nın Maximum'u, Ziraat Bankası ve Oyakbank ile, HSBC'nin Advantage'ı ise Tekstilbank ve Halkbank ile işbirliğine gitmişlerdi. İşbirlikleri pazarı büyütür Yüzbinlerce üye işyerine ve geniş bir kart portföyüne sahip olmadan yapılacak yatırımların geri dönüşü çok uzun vadeli olabiliyor. Kredi kartı alanındaki işbirlikleri sektörün sağlıklı gelişimine ve sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunması bekleniyor. Bankalar bu anlaşmalarla kredi kartı kullanma imkanı bulamayan kitlelere daha kolay ulaşabilecek. Daha önce markanın sahibi olan bankayla ilişkisi olmadığı için bu markalardan birinin kartını alamamış olan müşteriler, yaygın bir üye işyeri ağına ve sürekli kampanya imkanlarına kavuşacak. Sektörde henüz herhangi bir marka ile anlaşma yapmayan bankalar mevcut, bunların da benzer işbirliklerine gideceğini tahmin ediyoruz. Türkiye'de toplam kredi kartı sayısı 39.1 milyon. 10 milyon 150 bin kart sayısı ile Türkiye'nin ilk kredi kartı olan World Card'ın sektördeki liderliği sürüyor. Zira World Card Avrupa’nın en büyük sekizinci kart programı haline gelmiş bulunuyor. World Card'ı 8 milyon 600 bin kartla Garanti Bankası'nın Bonus'u, 7 milyon 100 bin kartla İş Bankası'nın Maximum'u ve 4 milyon 150 bin kartla HSBC'nın Advantage'ı izliyor. Sektörde yapılan toplam cironun yüzde 85'i altı büyük bankaya aitken, yüzde 75'i ise 4 bankada bulunuyor. 2007 yılında 141 milyar 468 milyon YTL olan toplam kredi kartları cirosu, 2008 yılının ilk dört ayı itirıyla 55 milyar 219 milyon YTL'ye ulaşmış durumda. Sektörde 2008 yılında yüzde 15-20 büyüme öngörülüyor. Güçlüler de birleşecek Anlaşmalı işyeri sayıları ve taksit avantajları gözönüne alındığında, kredi kartı pazarında büyük bankaların bu hakimiyeti, küçük bankaları yeni yatırım yapmaktansa sektörün büyük markaları ile işbirliğine itiyor. Bankacılar, güçlü markaların bile gelecekte verimlilik açısından altyapıyı paylaşmaya yöneleceklerini belirterek, sektörde yaşanacak konsolidasyonun sonucunda pazarda 3-4 kart markasının kalacağını ileri sürülüyor. Bankacılar kartta neden birleşiyor? Kredi kartı sektöründe artık kart sayılarını artırmak değil, varolan markalar arasında tercih edilen marka olabilmek önemli. Tercih edilen marka olmak için bugün ya çok ciddi bütçeler ile reklama yatırım yapmak ya da markanıza değer katmanız gerekiyor. Ölçek ekonomisinin geçerli olduğu sektörde ise pazardaki oyuncu sayısının zamanla azalması beklenen bir durum. Kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak zorunda olan bankaların benzer yatırımları yapmalarının doğru olmadığının altını çizen sektör temsilcileri, bugünün şartlarında yeni bir marka yaratmak, üye işyeri ağı oluşturmak için yatırım yapmanın çok verimli olmadığına dikkat çekip, bu yönde işbirlikleri günden güne artacağını kaydediyorlar.
Bugün pazarda hali hazırda 4-5 tane çok markalı kredi kartı programı varken daha küçük veya pazara yeni girecek bir markanın yer edinmesi çok zor. Pazara girişin giderek zorlaştığı günümüzde orta büyüklükteki bankaların kredi kartı sektöründe varolmak için mevcut markalarla anlaşma yoluna gitmeleri bankaların yatırım giderlerinden tasarruf etmelerinin yanı sıra pazarda daha kısa zamanda daha kolay yer alabilmeleri açısından çok büyük kolaylık sağlıyor. Bankacılar toplamda 40 milyonu ulaşan kart sayısına rağmen kredi kartı pazarında büyük bir potansiyel bulunduğunu, gerek kişi başına satış, gerekse kart oranı açısından pazarda daha gidecek çok yol olduğunu görüşünde. ‘Helal kart’larda da birleşme sancısı Katılım bankalarının yumuşak karınları olarak öne çıkan bireysel bankacılıkta, rakiplerinden pay kapmaları için çözüm 'ortak kredi kartı.' Kredi kartı pazarında sadece yüzde 3,2 paya sahip olan dört katılım bankasında liderlik Bank Asya’ya ait. Türkiye Finans’ın, 2009 başında çıkarmayı planladığı kart için 5 milyon dolarlık bir reklam kampanyasının yapılacağı konuşuluyor. Ama banka eğer bireysel bankacılık alanında var olmak istiyorsa, katılım bankaları içinde kredi kartı alanındaki tek rakibi Bank Asya'nın geçen ay tanıtılan yeni kartı 'DİT' kadar fonksiyonel bir ürün geliştirmek zorunda. Zira 4 katılım bankaları arasında lider konumda olan Bank Asya. Bankanın kart sayısı 1 milyonu aşkın seviyede. İkinci en çok kart ise Türkiye Finans’ta. Türkiye Finans’ın kart sayısı ise 147 bin. (Albaraka Türk'ün 25 bin, Kuveyt Türk'ün 96 bin kredi kartı var). Türkiye Finans’ın ise Mutluluk kartında Garanti Bankası ile anlaştığı açıklandı. Bankalararası Kart Merkezi'nin (BKM) Haziran 2008 verilerine göre kredi kartı pazarının yüzde 25,7'si VVorldCard markasını kullanan bankalarda. Katılım bankalarının toplam pazar payı yüzde 3,2 iken bunun yüzde 2,5'i tek başına Bank Asya'ya gidiyor.